Yapmacık İddialara Yapmacık Savunmalar

Ne kadar gerçekçiyim bilmiyorum ama mümkün olduğunca dışarıdan bakmaya çalışıyorum.

Son günlerde malum gündem.  Bir kerecik olsun ermeni soykırımı iddialarını oturup adamakıllı araştırmamış birisi olarak yapabileceğim yorum yahut önerilerin ne kadar fakirce olacağı kesin. Ama yine de belki isabet olur diye birkaç düşünceyi aktaralım.

Araştıranlar mümkün olduğunca gerçeğe yaklaşmıştırlar. Haklılık haksızlık konularına girme haddim yok. Ancak bu süreçte bizim de eksiklerimize yönelik öğreneceğimiz birçok nokta olduğunu düşünüyorum.

İddiaların medyamızda ‘ermeni sorunu’ olarak adlandırılması içime sinmiyor.  Bunun yerine ‘ermeni soykırımı iddiaları’nı bir sorun olarak algılamak daha önemli. Şüphesiz bu ad aktarmasıyla kastedilen de budur, ancak kelimeler mana taşırlar ve bu gibi önemli konularda dikkat edilmesi gereklidir. Aksi halde bundan 100 yıl önce yaşananlardan dolayı, bugün içiçe yaşadığımız ermeni vatandaşlarını ‘sorun’ olarak algılama tehlikesi doğuyor. Sorun ermeni meselesi veya ermeni sorunu değil, soykırım meselesi, soykırım iddiaları sorunudur. Benim azınlık olduğum bir ülkede,  arkadaşlarımın milletimin adını sorunlu bir tamlamanın öznesi olarak kullanması hiçde hoşuma gitmezdi.

İlginç bir diğer nokta, temsilciler meclisin’in dış ilişkiler komitesindeki uygulamaydı.  Oylamayı kaybedip kazanmamız’dan ziyade benim için önemli olan meclisteki lobi faaliyeti düşüncesiydi. Ermeni tarafı bu kültüre ne kadar hakim olduğunu yine gösterdi. Bir nevi karar açıklandığı andaki zafer nidaları ve alkışlarıyla  ‘daha çok çalışmalısınız’  mesajı verdiler.  Oylama esnasında soykırımdan kurtulduklarını iddia ettikleri 3 yaşlı teyzeyi  komiteye getirdiler ve üyelerin çok büyük dikkatini çektiler. Bir anda oyların değişebileceği komitede bu tür duygusal girişimlerde mutlaka çok büyük katkı sağlayacaktı, bunun farkındaydılar.  Bu anlamda Amerikan hükümetinin çabalarına rağmen tasarıyı kabul ettirmeleri sonucunda haklı bir ‘galibiyet’ aldılar.

Malesef daha önce sözünü ettiğimiz ezberci mantık ve ilaveten toptancı mantık, soykırım iddiaları konusunda da kendini gösterdi. Anlaşılan o ki,  ermeni tarafının iddialarını ‘gülünç’ bulmakla, ‘saçma’ addetmekle yetinmişiz. Onların, görüşümce asılsız iddialarını çürütmeye yönelik çalışmamış, atıl kalmışız. Bu iddialar ortaya çıktığında ciddiye almamış olmalıyız ki, bugün geriye dönüp baktığımızda Ermeni tarafının iddialar hakkındaki ürünleri Türk tarafından yüzlerce kat fazla (hatalı, yalan veya yanlış da olsa). Ermeni tarafı duygusal düşüncelerini şaşılacak bir şekilde akademik kimliğe bürürken, Türk tarafı duygularını içe atmış ve önemsememiş. Yapmamız gereken, üniversiteler bünyesinde tarih, uluslararası ilişkiler, iletişim ve benzeri bölümlerden arkadaşların bir araya gelerek oluşturacakları öğrenci kulüpleriyle bu eksikliğin kapatılması yönünde çalışmak ve uluslararası arenada meramımızı insanlara güzelce anlatmak.  Lobi faaliyetleri nasıl yapılır, fikir  ve değer yargıları nasıl savunulur, kamuoyu nasıl oluşturulur, milyonlarca insanı etkileyecek araçlar nelerdir ve nasıl hakim olunur, daha iyi kavramak ve şüphesiz bir şekilde sonuç almak.

Malesef şimdi anlayabiliyorum neden Manhattan’da Bryant Park’ın karşısındaki meşhur New York Halk Kütüphanesi’ne girdiğimde ilk gözüme çarpan  kocaman ‘Armenian Genocide’ ve ‘Jerusalem’ başlıklı kitaplar oldu? Neden o koca kütüphanede Osmanlı imparatorluğuna ait bir tek eser bulamadım.

Acaba götürdük de almadılar mı?

Etiketler: , , ,

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.