riya-zar

‘oruç seni alışkanlığın cehenneminden kurtarmak için geldi ‘ demişti senai demirci.

alışkanlığın cehennemi.

bu ramazan her ramazanda olduğu gibi masumların kanı oluk olmuş akııyor, onurlu yaşayanların onurları daha büyük bir nefretle yere çalınıyor, kimsesizlerin sesi daha büyük çığlıklarla bastırılıyor. biryerlerde bizim alışa geldiğimizin de ötesinde zulümler oluyor. alışa geldiğimizin ötesinde. myanmar’da. belki de katliam olmasa, coğumuzun varlığından dahi haberdar olmadığımız yer, myanmar.

Myanmar’da tıpkı diğer ülkeler gibi aslında. Kıtlık olmasa, normal bir zamanda hatırlamadığımız Sudan gibi. Ya da medya’da popülerliğini kaybettiği için yardımı kestiğimiz pakistan gibi, çad gibi. Hatta ve hatta onyıllarca diktatörya altında can cekişen ve hiçbirimizin adını dahi anmadığı  ‘demokratik kongo cumhuriyeti’ gibi bir ülke. Bundan çok değil, bir kaç hafta sonra unutulacak, yerinde Hakk’a yürüyenlerin şehadetiyle sulanmış, bin bereketli bir toprak ve yüzlerce yetim bıraktığı bir kara parçası olacak myanmar. Arakan’ı düşünmeyeceğiz bir daha. Bir zamanlar televizyon karşısında yaşanan vahşeti öylesine görüp, geçmiş olacağız. Belki de ramazanın bereketiyle bilmem ne kadar lira para gondererek, üzerimize düşeni yapmış olsak da (?) , unutuvereceğiz işte. hiç bir zaman kalbimizi ortaya koyup hissetmediğimiz yetimlerin sancısını.  Göğe bembeyaz bir dilekçe olarak sunulan yetim yakarışları ve bakışlarını, unutacak ve belki bir başka katliam veya yıkıma kadar da hatırlamayacağız. Bazen dilimize ilişiverecek ayet-i kerime; “Kellâ bel-lâ tukrimûnel yetîm”. Yetimlere ikram etmediğimize dair ilahi uyarı tokatı yüzümüzde patlayacak. Umursamayacağız. Ya da en fazla başımızı önümüze eğerek okuyup geçeceğiz. Belki de kendimizi bir saniyeliğine bir yetim’in yerine koyacağız. Hepi topu ağlayacağız. Sarsılacak ve kendimize geleceğiz. Ve devamında Rabbimiz; biriktirmekte olduğumuz, eksilmesinden ömrümüz pahasına endişe ettiğimiz mallarımızı paylaşma konusunda ihbar ayetini gönderecek. Yüreği arşa açık gönüllere nazil olacak ayet, şöyle şikayetvari bir ihbarda bulunacak biz nasipsizlere; ”Birbirinizi yoksulu doyurmaya teşvik etmiyorsunuz”.

Ve alışkanlığın cehenneminde şikayet ederek, vaktimizi doldurmaya devam edeceğiz. Ta ki, silkinme vaktine değin. Bir uyarı gelende. Bir taş yerinden oynayanda. Eğer nasibimiz varsa  o zaman daha yapıcı bir sekilde sorgulayacağız kendimizi. Nasibimizi samimane istemişsek Rabbimizden, o yenilenme girdabı, belki kayıp ve zorluklarla dolu o süreç, baharın ilk ışıklarına bırakacak bizi. Dönüşümün baharına. dönüşeceğimiz,döneceğimiz, yöneleceğimiz bahara…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.