Insan ve ‘Misir’

Zulm ile abad olanin ahiri berbad olur’ derler. Hemen hemen her sene ramazan ayinda civarinda, mazlumun sesi ayyuka cikiyor. Ozellikle musluman cografyasinda (bunda yy larin zulum geleneginin  ve somurulmuslugun getirdigi gucsuzlugumuzun payi da yuksek) akan kan ve feryad, bizler gibi, yasananlardan yuzlerce km otede sicak yataklarindan , olusan kan golune bakan ve hemencecik dudaktan ve yurek yuzeyinden cikiveren bir  ‘ahh… lanet bati’ nidasiyla tatmin bulan pasif muslumanlari sasirtmaya devam ediyor.

Bir kaide bilirim. Bir seyin batinina talip kisi, zahirine hakim olmalidir. Gorunen yanlarini, acik secik yonlerini bilmeden, kolay gorunmeyen ve anlasilmasi pek de kolay olmayan yanlarini goremeyiz. Ornegin yazi yazmayi ogrenmeden edebi orneklikte siir yazamazsiniz. Ya da dogrusal denklemleri cozemeden dogrusal olmayan yuksek dereceli komplex denklemleri cozemezsiniz. Bu birinci derece hiyerarsik bir kuraldir ve “uslub”un konusudur. Cunku “sorun” olarak gundeme gelen konulari ortadan kaldirmanin en kolay yolu, dekart mantigiyla parcalara ayirma, basite indirgeyerek parcalar uzerinden butune mudahale etme yontemidir.

Bu noktada, dunya muslumanlarinin degil, dunya insanlarinin en buyuk-en temel-en koklu sorunu, insanligin temel degerlerini benimseyemeden bir ust kimlik kazanmasidir. Ornegin bir musluman once insandir. Insan olmanin ulvi onemini, yuceligini ve sorumlulugunu kavrayan kisi zaten musluman olmakla tatmin bulur. Kaldi ki bu ulviyyete ve serefe  mazhar olmanin ne anlama geldigini bilmeyen kisi haddi zatinda ‘beser’ olarak kalir.

Soyle bir hatirlayalim desek ve misirdan baslasak, bugun yasananlarin gecmiste suriyede, gazzede, somalide,irakta afganistanda , lubnanda, guney amerikada, australiada, ruandada nijerde cadda, zaire de….vs  yasananlardan  farkli olmadigini goruruz. Hal boyle iken ve tarih milyarlarca sozum ona ‘humanist’ , musluman, hristiyan budist vs  insanin gozu onunde tekerrur ediyorken , sormamiz gereken iki kritik soru su olmali :

Birincisi, nasil oluyor da tepkisiz yasiyor ve kaliyoruz ? Yada sahte tepkiler vererek tepkisizligi ve caresizligi icsellestiriyoruz.

Cevaben onceden degindigim birseyin zahirine hakim olmadan batininin pesinden kosma sevdasinda gizli. Vicdan sahibi bir insan olmak kayitsiz sartsiz zulme karsi direnmek ve mucadele etmeyi gerektirir ( maddi manevi). Vicdan insanda yaraticidan seslenen bir ayet, hakiki bir yol gostericidir. Yaratilan ne olursa olsun, uluhiyyet hakki icin harekete gecirir. Bu sese kulagini tikayan ve kalbini kapayanlarin bir ust kimlige burunmesi aramiza fanatikleri, radikalleri ve cakma aktivistleri katmaktan baska bir seye neden olmaz. Insan onurunu ayaklar altina alan yasanan zulumler karsisinda, gunluk guneslik zamanlarda gezgin ve doga dostu kesilen bocek aktivistlerini zulum cografyalarinda  gorememizin veya karsi durus beyan edememelerinin temel nedeni budur. Radikal ve fanatik terimlerini kullanirken de, gunumuz medyasinin aliskin oldugu ‘gunluk hoslanilmayan kesim’ anlaminda degil, genis bir perspektifte belki kendi kendimizi de icine alabilen sasirtici bir zenginlikte kullaniyorum. Olumlerin nazarimizda rakamlarla ifade edilen bir istatistiki bilgi olmasinin onune gecebilmek icin, tek ihtiyacimiz olanin ve cok cok azimizin sahip oldugu, “icten bir azim ve gayretle beslenen karsiliksiz bir hassasiyet” oldugu asikar. Belki o zaman kazandiklarimiz ve biriktirdiklerimizden infak ederiz. Belki o zaman gunluk gundemimiz icine yasanan zulumleri katabilir neler yapilabilecegini tartisabiliriz. Eminim o zaman, kimse yardim konularinda kamuoyu olusturmaya calistigi icin riyakarlikla suclanmaz. O zaman yardimi ve mazlumun yaninda olmayi sergilenmis bir arti performansmis gibi degil, var olmanin gerektirdigi bir mecburiyetmis gibi goruruz. O zaman hangi milletten ve inanctan olursa olsun ayni hassasiyeti gosterebiliriz. Belki o zaman turkiyedeki yardim kuruluslarinin sayisi da 5 den 500 e cikar. O zaman misirda olenlerin yaninda olmak seriat savunuculugu anlamina gelmez. O gun muhtemelen, zahiren insan olmayi basaramamis bir turk milletvekili Tv yayinlarina baglandiginda zulme ugrayanlari degil zalimleri saygiyla selamlamayacaktir.

Ikinci soru, zulmu nasil savariz.
Zulum kotuluktur. Kotuluk iyiligin olmadigi durumdur. Ozu itibariyle karanlik gibidir. Karanlik da isigin olmadigi haldir. Vicdan sahipleri iyilikleriyle aydinlatmadigi surece kotulugun bitmesini bekleyemeyiz. Kaldi ki kotuluk her zaman vardir. Belki azalir yada pasifize olur ama varlik varken hicbir zaman yok olmaz. Vicdan sahibi insan aktif iyi insandir. Aktif iyi insanin yapabilecekleri ise maddi ve manevi olcude sayisizdir. Caresizce gonulden edilen daimi bir dua dahi, zulme karsi katki saglayan buyuk bir adimdir. Cunku El-mucib samimi her duayi cesitli sekillerde kabul eder. Maddi destek sadece nakdi destek demek degil, PR dan tasarima, gidadan giyime, medyadan ulasima degin sayisiz alanda mazlumun yaninda olmaktir. Belki bir mazlumun elini tutmak, bir yetime ornek olmaktir. Tabi ki bunlar genel itibariyle yillik tatilinin bir kismini yazliginda ya da sahil kenarindaki otelinde degil de, bir mazlumun yaninda gecirmek icin can atan ‘ insanlarin’ yapabilecegi seylerdir. Ozetle dileyen insan kotulugu iyilikle savar. Vazifesini yapmanin verdigi ic huzurla basini yastiga koyar. Yahut cogumuzda oldugu gibi vazifenin varligindan habersiz ve kör birakilmis bir vicdanla olan biteni algilar ve yuzeysel bir tatmin araci olan bu gibi yazilar-yorumlarla gecistirir. Ta ki, gun gelip, izin vererek elleriyle buyuttugu kotulugun zulmune ugrayana degin…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.